15 Şubat 2011 Salı

konuştuktan sonra yırt

Telefonda dogruyu konusamiyorum. Lanet olasi federaller dinliyor. O yuzden buradan yaziyorum. Telesekreter de olabilirdi ama hayir ya nasi olcak, yok yok buradan yaziyorum. Ama telesekreterin de sansi bitmis degil tabi. Dur bi saniye. Mail de atabilirim. Yerel bi nezaretteyim. Aklim sedi’de ve 7 cocugumda kaldi. Ha bir de bizim tavernadaki jukeboxda. Bu arada buradan nasi cikacagim hakkinda bi fikrim yok. Burasi cok uzak dostum. Ve yemekleri ve yemekleri yok. Evet resmen ac kaldim 7 gundur. Gel beni guldur yiyosa, nasi gulduruceksin, hicbi sey yemiyorum. A dun gece camdan giren yarasayi isitiyim bari. Tansiyonum kan sekerim kup. Buradan gondermiyolar beni, sikistim kaldim parmakliklar arasinda. Eger sedi benim nasil oldugumu sorarsa ona leylekler getirdi diyin. Cocuklar zaten sormaz beni, nasi sorsun dostum onlara turkce ogretmedim bilerek. Baska dilde sorarlarsa, bagirip kosmaya baslayin. Bu onlara daha 7 yasindayken ogrettigim kirmizi alarm projesi, onlar anlar. Evet sedi yedi tane ayni anda yapti, bi daha bi daha ugrasmayalim diye. Onun pratik zekasi beni hep delirtmistir. Elektrik supurgem hakkinda endiseleniyorum ve aklimi kaybetmek uzereyim burada. Viski ve kadinlari ozledim. Kartpostal yapip kacak sigara parami cikartiyorum ama ne zamana kadar boyle olacak bilmiyorum. Salaklar uyancak bi gun hep ayni kartpostali yaptigima. Bi tanesine tam 7 adet sattim. Gunahi boynuna, ne yapiyosa artik o kadar kartpostali. Kartpostal yapabildigime inanmiyorlardi, ta ki benim aklima kartpostalin ustune kartpostal yazma fikri gelene dek. Mahkeme gunune az kaldi, jurideki tum siyahileri ve kadinlari bagladim. O zamana kadar hareket edemezler, onlari bulun ve beni temize cikarmalarini soyleyin. Buyuk siyah limuzinle kapiya gelin hemen. Boylece elimi kolumu sallayarak buradan cikabilirim ancak. Cuma aksami sandalyede oturtma ve cokertme adindaki oyunu oynayacaklarmis bana. Burada bu oyunu kimse bilmiyor, arada bi odadan isik suzmesi cikiyor ama arkadaslarimla ben fikir yurutemiyoruz. Yanimda biraz nakit var, bununla buyuk havuzlu bi ev, bi de suit alicam. Biyik biraktim. Neyse telefonda bu kadar cok konusmamam gerek, biyiklarim ahizeye girecek diye endiseleniyorum. Cumaya kadar robinsona haber verin. A a a aaahh hayir.

gemiyi karadan yürütüyorum

ıraktan elçi geldi, çok büyük bir su ordusu var ve tam üzerimize geliyor dedi. evet sonunda su verdiğim ultimatomu yemiş oksijeni çözülmüştü. konuşarak anlaşmıyor, bana mısın demiyordu. gülhaneyi hattı hümayuna gittim, her birinden bir çift aldım. suya cevap vermeden sessizce bekleyecektik üzerimize gelmesini. sancak tarafına geçtim. zincirleri çözdürdüm. bir kere bir gece ansızın demişiz. geliyorlar efendim durduramıyoruz. çektim pet şişemi bekledim. bi kaşık atıcaktım ona, görsün benle aşık atmak neymiş. ben bi selam gönderdim, 76 gün okumuşlar ismimi 9 kişi. heheyt neden bahsediyorsun sen. gemiyi bilerek tahtadan yaptırdım. tahtımı bir şekilde korumam gerek. suyla daha önce de karşılaşmıştım, altıma almıştım onu. suyla göz göze geldik. aramızdan su sızmıyordu. sancağı terk edip beklemediği yerden, alabandadan girdim. lanet olsun dostum çok sertti. tayfam çok garip sesler çıkarmaya başlamıştı. korkmuş gözlere rahat olunuz bakışı exclusive 13’ü attım. eller serbestti. bi arkadaşıma telefon ettim, ceng var yet dedim. abi işim var not yet dedi. kendisi 7 dil bilir 13 dil konuşur. çok değişik bir ismi var nuret usul hakayık. ben kısaltıyorum bazen sinirleniyor. kaptanı deryam benim. hayır ben değilim, o benim kaptanı deryam. 15dk sonra o da geldi. toplamış tayfasını çılgın. geldiği anda su en can alıcı hareketini yapmak üzereydi. suyun kuvvetini önceden kestirip ortadan kaldırmam gerekmekteydi. zor dönemlerdi. o sırada nuret usul hakayık’tan efsane bir öneri geldi ve anlık uyguladım. su yükselmiş, sörf için adeta beni çağırıyordu. suya ilk giren olmak için tayfam çıldırıyordu. zor tuttum küçük enişteleri. karınca kararmıştı. rüzgar gibi geçmişti. iklim değişik, ozon delikti. cebimde hiç para yoktu. artık suyla baş başaydık. nuret usul hakayık üstüne gidip, altına aldı. çok büyük darbelerle vuruyordu. bense hiç kasmadım, kafam rahat bizim mahalle tarafından saldırdım. su çok güçlüydü. o kadar darbeye aldırış bile etmiyordu. su çok tuzluydu ama güzeldi. mahallemi tanıdığım için kafam rahattı. bir noktaya kadar ilerledikten sonra gemiden indik ve yaya olarak devam etmek zorunda kaldık. işte bunu su göremedi. bu hassas planımla onu tuzla buz yapmıştım. bu daha görünen tarafımdı. suyun arkasından dolaştım ve nuret usul hakayık ile tam aramıza aldım. bi o vuruyor bi ben dövüyor, bi ben giriyor bi o çıkıyordu. suyu uyutmuştuk. bizi düşman olarak görmesine üzüldük aslında. ama burama kadar gelmişti. bitirici darbe nuret usuk hakayık’tan gelmişti. altına alıverdi benle uğraşırken. son gemimi karadan yürüttüm ve suyun üstüne bir de ben çıktım. şimdi aramızdan su sızmıyor. ben, nuret usul hakayık ve su gömmeli batak oynuyoruz fırsat buldukça. suyla şaka da olmuyor deli çocuk hemen yenilene gömecek miyiz hehehe diyor. nuret usul hakayık böyle sulu şakalardan hoşlanmaz. kafasına silme tokat atar hep. abanmaz o tekniktir. sadece yanar acıtmaz. liman konusunda anlaştık. bu suyla 6. karşılaşmamızdı. şimdilik altımızda. güzel de anlaşıyoruz. ara ara asilik yapıyor ama sonra düzeliyor. limana gelince hep eğleniriz. su bize hafta sonu tuttuğu balıklardan ikram eder. güzelce yer gideriz. nuret usul hakayık hala suyun üstünde, ne olur ne olmaz deyü. ben şık bir enstantene olsun amaçlı gemimi karada tutuyorum. bu taktik beni hiç yanıltmadı.

3ü bi arada

Sabah b’ uyandim, yanimda gez goz arpacik. Hemen mutfaga kostuk, nescafeyi b’ araya topladim. Icmedim ama. Soyle derli toplu dursun istedim sadece. Evet sendikali isciyim. Sendikayi 1968’de kapattiklari icin bugun gitmeyecegim. Zaten in out uc harfliler alman kale oynuyorlar. Ben de hep son parama kadar in’lere iceride 1 disarida 2 veriyorum. Daha kazanamadilar ama ben onlara inaniyorum. Hemen actim iyi kotu cirkin’i bunlar yolda uc kisiler. Cok methettiler. Soylenene gore 1968 yazina damga vuracak. Filmde cok heyecanlandim, pis gaza geldim. Biter bitmez dans edersem hic unutmam dedim ve mfo’yu actim, kulaklari kupeli parcasini cok severim. Eyvah beni tanidilar siz kacin. Eski kum ocaginda paranin tamamiyla bulusuruz, antilop istemiyorum yoksa gergedan olur. A bu arada zamir de istemem, ben sen o olacak sadece. Sifat tamlayacak bir hareketin olursa pisman olursun. Hemen bayiye kostum akabinde ve gazete satin aldim. Gazete derken kendisini hic sevmem. Yemek eki, magazin eki ve el isi ekini aldim. Yan komsumuz hayriye teyzeye bire uc fiyatina satiyorum. Boylece kendi ayaklarim uzerinde durabiliyorum, kimseye muhtac kalmadan. Hayriye teyza bazen iyilik yapip bana yiyemedigi yemekleri veriyor. Hemen arkadaslarimi cagirip guzel b’ ziyafet cekiyoruz, kendimizi simartiyoruz elimizden gelmedigi noktada… Uc nokta birbirini tamamlayan ayri ayri birer nokta gibi. Yani ben oyle dusunuyorum. Tabi herkesin noktasi kendince. Noksan nokta istemem, iyi calisirim dersime. Noktayi koyarim b’ yerde. Dersim kuzey dogu anadoluda b’ nokta. Bilemedigim yerde atlas hocama soruyorum. Sadece fiziksel atlas oldugu icin her yeri tek tek gezerek notlar aldim ustune. Belirli noktalar var, bulduklarim. A bu arada b’ kiza asik oldum, simdi burada noktayi koymam gerekiyor. Dahasi var amma ve lakin. Ne vakit birbiriyle uyumlu uc sey gorurum, felaketim olur aglarim.

kara şekilleri üzerine

güneş ışığı suyun derinliklerinde ilerlerken ben dağların ardındaydım. henüz yolum vardı biraz daha. dağın yüksekliği umrumda değildi aslında. kadın erkek çoluk çocuk beni merak ediyordu. tüm şehir meydanda toplanmış, biraz ciddi biraz da çekingen gözlerle dağa bakıyordu. dilimde bi şarkı mırıldanıyordum. kudüs şehri benim için çok farklıydı. yeri ayrıydı. farklı dinlerin baktığı gözle değildi bende. bana farklıydı sadece. bu şarkı beni biraz düşündürürdü ama yine de bilerek dinlerdim. bile bile üstüne giderdim. yaşadıklarımla değil de yaşamadıklarımla ilgili sanırım. mırıldanmamak adına sigara yakardım. dağın ardında bi şeyler oluyordu hissediyordum. sıradan hayat sürüyor, güzel ve iyi şeyler gelip geçiyordu belirli bir sistemde. sisteme bazen laf atardım, sistemin bir parçası olarak. dağ arkası yazılarım vardı ceketimin sol iç cebinde. bi mısırlı tacirden satın almıştım o kağıtları. çok parlak kağıtlardı. ve o adam da işinin gereği para karşılığında bana satmıştı. kim bilir ona ben sahip olsaydım satar mıydım. şehir dağın ardından gelecek şeye odaklanmıştı. bir yerde görmüştüm, bikaç dolunay gibi ritueller arkasından beklenirdi. dolunayı yapmacık, sahte buluyordum, sırf güneşin ışığını yansıttığı için. insanlar da gökyüzünde bi şey gördüklerinde arz taleple olan dengeden dolayı onu seviyorlardı. kendi ışığı, enerjisi bile yok oysa ki. gezegenimiz için belirli dengeleme vs gibi etkilerini discovery channel iyi bilir. ama bu insanları anlayamıyordum, neden bu yönleriyle değil de kafalarında kurdukları, kulaklarından doldukları bazı şeyleri daha makul buluyorlardı. bir bütün olarak değil de tek olarak baktıkları için derdim o zaman hep. dağın arkasından sallamak kolaydı, yankı yaptığını anlayana değin. artık işlerim bitmişti ve kalktım, silkindim. etrafa baktım biraz, güzel de bir koku vardı havada, tazeydi hava. yürümeye koyuldum zirveye doğru. rüzgar da vardı, ama tatlıydı pastanelerden. dağ yokuş yukarı değildi. yürürken pek zorlanmadım. düz bi yoldu aslında. dağın arkasındakiler, aşağıdaydı. mutlu olanlar için sözümün bittiği yer, her yerdi. ama bir süre onlara uydum ve yokuş yukarı tırmandım, belki gösterebilirim diye. dağın arkasından sesler yükselmeye başlamıştı ve ben de meraklanmıştım açıkçası. zirveye gelmiştim sonunda. zirve benim için yolun bittiği yer olup, ilerisi uçurumdu. ama dağın ardındakiler için en yüksek yerdi. yine onlara uydum ve aşağıya bağırdım… burada dağ filan yok, her şey rahatça görülebilir burada…

sedinin altı patları

sedinin 6 patları vardı, ve onu bir an olsun kullanmaktan çekinmezdi. sürekli dolu tutar, bir tane sıksa bile tekrar doldurur 6lardı. bazen 6 ve katları olarak giderdi. hep 6 12 18 24 30 36 diye şarkı söylerdi. şarkıyı 36ya kadar biliyordu. filoloji terk olduğu için yadırgamazdım ben de. sonuçta ben ana sınıfını ikinci dönemde zengin olma hayalleriyle terk etmiş bir 64 mustang koltuğuydum. zamanın incisi derlerdi bana. sedi benzinliklerde para vermez, 6 patlarını gösterirdi. benzin bittiğinde bir tedirginlik alır giderdi beni. çok hızlı sürer ve pis poker oynardı. elinden geleni ardına koymaz ve deli gibi kazanırdı. tüm parasını bana verirdi saklamam için. çoğu zaman nereye gittiğimizi bilmezdik. sedi deliler gibi sıkardı olur olmadık levhaya. daha sonra sedinin tüyosuyla levha işine girdim. hahahaha o yaz belediyeye ne levha satmış, ne çılgın paralar kazanmıştım. sedinin 6 patları hiç durmuyor, benim levhalarım hiç bitmiyordu. gözlerime inanamazdım her seferinde. onlar da bana. sedi bacak boyu ortalamanın üstünde olduğu için bu avantajını 6 patlarda kullanırdı. 6 patlarını sol bacağındaki lastikte taşırdı. bazen tam otururken yanlışlıkla beni vururdu. hasta ederdi beni. ama sonra özür diler, yeni bir yama alır ve gönlümü alırdı. sedi özellikle 6 egzoz taktırmıştı. benzinliklerde arabayı çalışıt vaziyette bulundurur, yeri geldimi gaza basarak yeri geldimi 6 patlarını çıkararak aksiyon çıkarırdı. yollarda hiç işaret kalmadığında anladık hava limanına gidip ilk uçağa bilet almamız gerektiğini. yanımızda oynadığımız oyunu bilen kimse yoktu. gecenin bir yarısı oynardık ve kasabanın en tanınmış kişilerini esir alırdık. sonra onların kafasına elma koyarak sedi ile eğlenirdik. sedinin 6 milden vuramayacağı hiçbir şey yoktu. sedi tam bir tumblr. nerede nehir görse üzerinden atlar ve çığlığı basardı. giderken hep bu kasabayı özleyeceğim derdi. ama her seferinde de giderdi. doğru kasaba her yerdi ama o hiçbir yere ait değildi. sedi beni çok heyecanlandırdı. 6 patları uzun namlulu ve gümüş işlemeliydi. kıvırcık sarı saçları ile uyumunu civardaki tüm benzinlikler bilir. bazen kendini tutamaz ve sunroofa sıkardı. sonra bana tekrar tüyo verirdi, sunroof işine girmem için. tam düşünürken birden burnuma dayardı 6 patları, aklından bile geçirme diyerek. hep blue jean giyerdi ve hapisanelerden nefret ederdi. pazarları tüm zenginler golf oynarken, o beni sevdiğini söyleyerek hapisaneden kumarbazları kaçırırdı. sedi kemanını yanında taşır ve mavi kutusundaki gizli müziği çalardı. siyah ve beyaza inanmaz, renk bilmezdi o. kör değildi ama istediği zaman istediği şeyleri görmezdi. şimdi bir kasabadayız sediyle. yine bir benzinlik, yine bir 6 patlar, yine bir para dolu çanta. artık ben nereye gittiğimizi bilmiyorum ve umursamıyorum da. ama oturmam için güzel bir koltuğum.

Suyu ve kabı birleştirdim

Dedemden kalma gitari sirtladigimda daha 9 yasindaydim. Lanet olsun dostum gitar neredeyse benden uzundu. Kasabamizin yollari topraktan, kucuk kucuk tasliydi. Surekli batardi ayaklarima. Ayakkabi giymesini hic sevmedim ben. Onlari kapana kistirmis gibi hissettigim icin sanirim. Sandaletten tiskindim, parmak arasindan kustum. Calabildigim 3 sarki vardi ve ben sozlerini bilmiyordum. Ben calarken dinleyenler soylerdi, eglenirdi. Uc bes de yolumu bulurdum sansli gunlerde. Bi sure sonra fark ettim ki, ben artik bunu sevdigim ve eglendigim icin degil de kapital icin yapmaya baslamistim. Insanlari eglendirerek kapital elde ediyordum. Sonra o kapitalle kendimi eglendirmek icin cesitli aktivitelerde bulunuyordum. Lanet olsun dostum bu nasi bi sistemdi. Muzigimin bi sure sonra halkin isteklerine gore sekillendigini de fark ettim. Artik ruhumu kaybediyor, muzigimi yasayamiyordum. Kararmaya baslamis, standartlasmaya baslamistim. Kaliplara tikilip, tanimlara takiliyordum. Sohretin insanlarin seni disaridan sandiklari sey oldugunu yol ustunde bi dergide okumustum. Ee yani nedir demistim o zaman. Simdi farkindaligim biraz daha yukseldi. Sohret icin yani disaridan sanilan goruntu icin muzigimi yok ediyordum. Disaridan bir insanin benim icin efsane demesi bende nasil da sacma bi etkide bulunuyordu cozemedim. Cozmek de umrumda degil. Bi sabah uyandim ve bi muzik geldi kulagima sokakta kendince muzik yapan bi cocuktan. Camdan baktigimda yuzundeki koca gulumsemeyi gordum ilk. O guluyor deyu digerleri guluyordu. Onun gulusu muzigini istedigi gibi yasayabilmesinde sakliydi. Evet bir donem bende de oldugu gibi. O zaman cocugun benim gibi olmasini istemedigimden dogruca yanina gidip gitari alacaktim. Kapidan ciktim ve ona dogru yurudum. Beni gordugunde muzigi durdurdu, bana bakti. Saskinlik uzerimde kalakalmisken, kolumdan tuttu ve sarsti ufak yapisiyla. Onun sarsmasi sohret denilen distaki seyleri bir bir yere doktu. Uzerimden buyuk bi yuk kalkmis gibi hissediyordum. Gitarini ve mizikani al gel dediginde sanki donemin krali emir veriyordu. Kapip geldim oturdum sokakta yanina. Basla dedi, basla hadi. Bi muzik duymustum o an ve basladim calmaya. Hahaha lanet olsun dostum deli gibi caliyordum. Parmaklarim yokmuscasina ve etrafta kimse yokmuscasina. Muzik olmustum tekrar. Bi ara gozlerimi kapatmistim. Sinirsizligi kesfetmis, hicligi tatmistim. Soylenenlere gore 7 saat araliksiz muzik yapmisim. Kudurmusun beteri olarak degil de, yozlasmisin kendi yoluna donmesi olarak. Gozlerimi actigimda gitar kutumun uzerinde bana 4 ay yetecek para vardi. Lanet olsun dostum 7 kez rotar yapmis bir metronun onunde dahi benim gordugumden daha az kalabalik vardi. Aldiris bile etmedim. Beklentisizce mukemmele ulasmistim. O an orada duran paralarin cocugun hakki oldugunu dusundum. Yanima dondum paralari uzattim. Cocuk orada yoktu. Sanirim gorevini yerine getirmis bir cesit insan disi varlikti, insan siluetinde. Hafifce gulumsedim ve yurudum. Simdi insanlari eglendirerek para kazanmiyorum. Kendimi gerceklestiriyorum ve egleniyorum. Ben eglendigim icin de etrafimdakiler cok egleniyor. Bu arada hic de fena sayilmaz nakitler elime geciyor. O cocuga yaptigim sarkim cok tuttu. Bilirsiniz hani su sey olan. Neyse, ankayi uyandirmak icin bi adet yumruk ve bi adet masaya gerek yokmus, kandirildim yillarca. Onlari bulucam ve hesap sorucam bi gun herkes icin. Bireylikten olaya ve akabinde fikre terfi etmenin dayanilmaz hafifligi icindeyim. Su cok guzel, bi ara girin…

sist em all

Adim veli. Annemin ilk harfleri ve babamin ilk harflerinin karisimi. O zamanlar cok orijinal bir taktikmis. Babama ali derler, anama nimet. Kucuklugumden beri efendi kisiligim on plandaydi. Cok basarili bir adet insandim talebeyken. Talebe olan arz en yakin arkadasimdi. Onunla graffiti cizerdik hep. Adam gibi adamdi. Sonra simiti cok sever, cayla marjinal tuketirdik. Lisenin son yilinda, ali beni dersaneye yazdirdi. Hayir canim haberim olsa yazdirir miyim hic. Hic iste iyi bok yedin ali. Benim hep okuyup arkadasi riza gibi tesisatci olmami isterdi. Oysa ki benim ideallerim vardi o zaman, bir jokey olacaktim. Tanrim ruzgar gibi gecerdim. 24 kilo oldugum icin de cok uygundum bu zanaate. Dersaneye gide gele bi hos olmustum. En yakin arkadasim benden kopya cekerken hoca ona hirsizligin baslangici dedigini hic unutmam. Herkes deli gibi bi yaris icindeydi. Siniftakiler hic calismadim deyip hep 300 cekerdi. O zamandan radikal bir cozum gelistirmeye basladim. Talebe olan arza bunu soyledim. Hemen graffitisini cizdi ve boylece daha anlamli oldu. Artik bu sisteme son vermek gerekmekteydi ve sistemi bulmustuk. Drom yontemi adini verdigimiz bu hipotezimizi uygulamaya koyduk. Hizli gelismeler yasanirken finansmanda sikinti cekiyorduk. Annem nimetin dedesi saka olmazdan kalan bir arsamiz vardi. Finansman icin orada kensi atimla sovlar yapiyordum. Deli paralar kazaniyor hepsiyle simit yiyorduk. Bu arada lise sonun sonuna yaklasmistik ve sinavin nefesi ensemizdeydi. Drom projesi finansmani da elde etmisti. Talebe olan arz ile sinav gununu bekledik. Onlarin sistemini ancak bu yolla cokerticektik. Ve sinav gunu gelmis talebeler yerini almisti. Sol kulvarda ben, sag kulvarda cimde cok iyi lakin kumda kotu talebe olan arz yerimizi almis sesi bekliyorduk. Baslayin sesi ile birlikte bitirecektik. Yetkililer start verdiginde kalktik ve ustumuzu cikardik. Kendimize bi icki koyduk sominenin onune gecip biz yaris ati degiliz graffitilerimizi cikardik. O anda talebeler ciglik cigliga seviniyor, kagitlari yirtiyordu. Tanrim bu goruntuyu unutamam. Ha sistem degismedi, halen surmekte. Talebe olan arz ile ben ve siniftakiler ikinci bir emre kadar olamadilar. Ikinci bir emre, siniftakilerin basini cekmisti. Bizden sonra o da ustunu cikarip, kalemi kutur kutur yemisti. Tum sinif diskalifiye edildi. Simdi biz arsada sporla ilgileniyor, cesitli oyunlar oynuyoruz sisteme…