15 Şubat 2011 Salı

sedinin altı patları

sedinin 6 patları vardı, ve onu bir an olsun kullanmaktan çekinmezdi. sürekli dolu tutar, bir tane sıksa bile tekrar doldurur 6lardı. bazen 6 ve katları olarak giderdi. hep 6 12 18 24 30 36 diye şarkı söylerdi. şarkıyı 36ya kadar biliyordu. filoloji terk olduğu için yadırgamazdım ben de. sonuçta ben ana sınıfını ikinci dönemde zengin olma hayalleriyle terk etmiş bir 64 mustang koltuğuydum. zamanın incisi derlerdi bana. sedi benzinliklerde para vermez, 6 patlarını gösterirdi. benzin bittiğinde bir tedirginlik alır giderdi beni. çok hızlı sürer ve pis poker oynardı. elinden geleni ardına koymaz ve deli gibi kazanırdı. tüm parasını bana verirdi saklamam için. çoğu zaman nereye gittiğimizi bilmezdik. sedi deliler gibi sıkardı olur olmadık levhaya. daha sonra sedinin tüyosuyla levha işine girdim. hahahaha o yaz belediyeye ne levha satmış, ne çılgın paralar kazanmıştım. sedinin 6 patları hiç durmuyor, benim levhalarım hiç bitmiyordu. gözlerime inanamazdım her seferinde. onlar da bana. sedi bacak boyu ortalamanın üstünde olduğu için bu avantajını 6 patlarda kullanırdı. 6 patlarını sol bacağındaki lastikte taşırdı. bazen tam otururken yanlışlıkla beni vururdu. hasta ederdi beni. ama sonra özür diler, yeni bir yama alır ve gönlümü alırdı. sedi özellikle 6 egzoz taktırmıştı. benzinliklerde arabayı çalışıt vaziyette bulundurur, yeri geldimi gaza basarak yeri geldimi 6 patlarını çıkararak aksiyon çıkarırdı. yollarda hiç işaret kalmadığında anladık hava limanına gidip ilk uçağa bilet almamız gerektiğini. yanımızda oynadığımız oyunu bilen kimse yoktu. gecenin bir yarısı oynardık ve kasabanın en tanınmış kişilerini esir alırdık. sonra onların kafasına elma koyarak sedi ile eğlenirdik. sedinin 6 milden vuramayacağı hiçbir şey yoktu. sedi tam bir tumblr. nerede nehir görse üzerinden atlar ve çığlığı basardı. giderken hep bu kasabayı özleyeceğim derdi. ama her seferinde de giderdi. doğru kasaba her yerdi ama o hiçbir yere ait değildi. sedi beni çok heyecanlandırdı. 6 patları uzun namlulu ve gümüş işlemeliydi. kıvırcık sarı saçları ile uyumunu civardaki tüm benzinlikler bilir. bazen kendini tutamaz ve sunroofa sıkardı. sonra bana tekrar tüyo verirdi, sunroof işine girmem için. tam düşünürken birden burnuma dayardı 6 patları, aklından bile geçirme diyerek. hep blue jean giyerdi ve hapisanelerden nefret ederdi. pazarları tüm zenginler golf oynarken, o beni sevdiğini söyleyerek hapisaneden kumarbazları kaçırırdı. sedi kemanını yanında taşır ve mavi kutusundaki gizli müziği çalardı. siyah ve beyaza inanmaz, renk bilmezdi o. kör değildi ama istediği zaman istediği şeyleri görmezdi. şimdi bir kasabadayız sediyle. yine bir benzinlik, yine bir 6 patlar, yine bir para dolu çanta. artık ben nereye gittiğimizi bilmiyorum ve umursamıyorum da. ama oturmam için güzel bir koltuğum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.