15 Şubat 2011 Salı

Sabah

     Hasan ile oturduk, iki çift laf ettik. O da bize yetti. Çok konuşmayı seven birer adam olamadık. Hele Hasan hep iki çift laf söyler. Hiç değiştiremedi kendini. Osman da dayanamaz böyle anlara, o da geldi. Başladık hep beraber gülmeye. Ben gülüyordum, Hasan gülüyordu, Osman gülüyordu. Ben haykırıyordum, Hasan höykürüyordu, Osman sarsılıyordu. Ben ağlıyordum, Hasan hıçkırıyordu, Osman titriyordu. Sonra beraber bir karar aldık. Coşkun olmadan olmuyordu. Snaptudan Coşkun'u istedik. Coşkun uyuyormuş. Lakin çok derin bir uykusu olmamıştı onun da. Ansızın uyanmış, hemen yanımızda bitivermişti. Hiçbirimizin kız arkadaşı yoktu. Hahaha nasıl olabilir ki, biz sadece birbirimizi tanıyorduk. Derken, ben çam demledim ama içmedik. biz çayı sevmeyiz. Çaydan hoşlanmayız da, onu hiç içmedik. İçenleri de anlamıyoruz. sonra neden çay içer bir insan diye derin bir seviyeli platform yaptık, eski bilgisayarımın monitör kutusundan. Üstünde tartışmaya başladık, ama hiç bir yere varamıyor, varamadıkça duramıyor, duramadıkça adeta çılgına dönüyorduk. Alt komşumuz, sesleri duymuş olmalı kapıya geldi. Çok güzel bir kızdı o. Kulağı hassastı sanırım, nasıl duyduğuna da anlam veremedik. Onu da daha sonra ayrı ayrı düşündük. Bizim apartman tek katlı. Kız tartışmanıza kulak misafiri oldum dedi. Benim yüzümdeki manalı ifadeye aldırmadı. Ne de olsa komşuyduk. Manidar olması açısından kül getirmişti. Ölü mü diye korktuk hepimiz, battaniye çektik üstümüze. Yok dedi sonra adadan getirtmiş, ada çayıymış. Sonra kafasını salladı ve, evet evet bir anlamı olmalı dedi. Ta ki o gelene kadar, ve o gelene kadar… Adını ga koydum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.